28 Kasım 2023 Salı

amnesia

28 kasım 2023 02:45


uykunun geldiği saatlerde ölüm kapı çalar oldu

doldu gözler, durdu saatler, söndü mumlar, yandı sigaralar

geçmiyor zaman, içler bağlıyor karalar

geçmiyor nefes ciğerden, izin vermiyor yaralar


durdurmanın bir yolu olsa şu kafayı

isterim ben de tuza basmayayım şu yarayı

konuşmak getirecek sanki dehşet, kafamın içinde bir şirret

susmuyor, durmuyor, yoruyor, vuruyor, koyuyor.


05:19

iyi geçmiyor zaman

..



05:42
4 paket sigara/tütün bitti


08:29
hayatımın en kötü gecesiydi.
..
..
11:21

30 dakika anca uykuya dalabilmişim. başka bir kabusa uyandım. çok acil xanaxa ihtiyacım var








26 Kasım 2023 Pazar

kabus

26 kasım 2023 01:39

2 gün önce gördüğüm kabusun hala etkisindeyim. saç beyazlatıcı bir kabustu. 

uyanır uyanmaz tekilayı kafama diktim. 1 şişe tekila 2 bira içip uyudum. 

kabus sonuçta öyle kalıcı etki ettirecek, beni ya da bana ait özelliklerimi etkileyecek bir şey değil, olamaz da. ama garip bir şekilde tüm kişiliklerimle, özelliklerimle, kusurlarımla barışmış ve kendimden mutlu bir haldeyken bu mutlu kişilik grubuma bir haydut girmiş gibi oldu.

içimde toplanıp onunla mücadele ediyoruz 2 gündür. 

galip gelemiyor, gelemez. o kadar güçlü değil asla da olamayacak. ama insanı rahatsız, çıplak, utangaç hissettiriyor onun varlığı. 

kazanamayacağı, bir şeyi değiştiremeyeceği garanti olsa bile bazen o kadar güçlü oluyor ki bu şey galip gelemeyecek olsa bile hep orada var olacakmış hissi veriyor. bu beni çok rahatsız ediyor. çok.

.

.

.

ilişkim benim hayattaki en büyük başarım. son buluşmamız da harikaydı. sonrakiler daha da harika olacak. kendi iç hastalıklı yapımın etki etmesinden çok korkuyorum sadece. onun dışında korktuğum en ufak bir şey yok kendi adıma. 

öte yandan mutlu ama huysuz bir hayatım var. 

eski ekşi sözlük profilime geri döndüm, canım sıkıldıkça kendimi eğlendirdiğim şekilde eskisi gibi thread atıyorum. 

her şeyden fazlaca yabancılaştım ve yalnızlaştım. bu beni rahatsız etmiyor. huzurlu da etmiyor. sadece bir etkisi yok nötr yani öylece. 

hunterxhunter başladım. ilk 3 gün köpek gibi izlesem de şu ara 2 bölüm falana anca izleyebiliyorum günde. 33. bölümdeyim.

günlerim boş geçiyor ama her an ertesi gün dopdolu olacakmış edasıyla. elbet bu eda bir yerde kendini gerçek boyuta bırakacak ve bir nebze olsun düzelecek her şey.

1 ay gibi kısa bir süre kaldı bu yılın bitmesine. bu yıl hayatımın en iyi yılıydı. bu yıla isim verseydim ismi ''recovery'' olurdu. 

bu sene kadir acı çekmememi sağladı. havva ise mutluluğuma kaynak oldu. ikisine de fazlaca minnettarım.

umarım her senem en az bu sene kadar iyi olur. gerçek anlamda yaşadığımı hissediyorum. 

yıllarca kendime haksızlık ettim. kendimden nefret ettim. kendime mutluluğu hak görmedim. bazen yılların birikimi en hakkettiğim anlarda da kendini ortaya çıkarsa da genel hatlar itibariyle çok daha iyi bir ruh halindeyim. 

ekleristan'daki abla beni çok sevdi her geçtiğinde uğra çay veriyim dedi. küçük şeyler mutlu ediyor insanı. 

berberim saçımı sakalımı çok övdü az da olsa kızdı kendine bak diye. saçım çok düzmüş herkes bundan istiyormuş falan fistan. dümdüz saç işte amk taranmıyor bile. 

yılların tahribatının vücuduma etkisini de fazlaca görüp üzülüyorum. vücudumdaki yaralar, yanıklar, kesikler, vücudumdaki kararmalar, yıllarca ihmal edilen öz bakım. pişmanlık yaratıyor hepsi. bir anda da toparlanması mümkün değil bunların.

ama kendime bakıyorum. hiç olmadığım kadar. hatta mevcut muhatap olduğum insanlar arasındaki en bakımlı kişi ben olabilirim. 

ama bunların hepsi bir motivasyona bağlı kaldığım için. bir disiplin ve rutin çerçevesinde oluşmuyor. 

bilmiyorum ya, her ne kadar modum şu an düşük olsa da çok mutluyum. hayalini bile kuramazdım bu yılın. 

öyle yani uğrayayım dedim.

7 Kasım 2023 Salı

bir ipe bağlanmayı öğretmek

havva ile beraber kalmak dünyanın en güzel şeyi olabilir. neredeyse 2 hafta olacak onu görmeyeli. kendinden bir şeyler bırakmış sanki odamın her yerine. odadan çıkmak istemiyorum, çıkamıyorum.

depresyonda olduğumu henüz yeni fark edebildim o gittikten sonra. oyuncağı alınmış bir çocuk gibi kaldım. hala çocuk olsam gerek oyuncagın bana agladıgımda verileceğini sanıyorum. odayı toplayamamış bulundum gittiğinden beri. 

şu sıralar sırt ağrısı çekiyorum. sol tarafta, kalbin arkası gibi ama daha çok kemik sanki. eklem ağrısından bağımsız iç hastalığıyla alakalı bir şey değildir umarım. işin garibi bunun için nereye gideceğimi bilmiyorum. bir yere randevu alsam 2 3 hafta sonrasına atacak sonra o da emin olmak için şuraya randevu al diyecek. uğraşmaya değmez gibi. gerçi bu bir süredir hareketsiz kalıp sağlıksız beslenip üstüne az su içmemle de alakalı olabilir. bugün hava almaya çıktığımda geçmişti. şu an ise 3/10 belki 4/10 bir ağrı var.

maddi olarak ise promosyon öbür ay yatacağından bu ayın avansını sömürdüm. bir süre fakirliğe devam. 

radikal kararlar aldım ve daha önce çok fazlaca radikal karar alıp içine sıçtığımdan bunda da öyle olucak havası hakim oluyor. çok güçsüz, beceriksiz, niteliksiz, iğrenç birisiyim. özellikle de kendime karşı. yaşamaya olan nefretten midir nedir bilmiyorum ama çoğu zaman böyle olmaya inat ediyorum. 

planımı yapabilecek miyim, cesaret edebilecek miyim, başaracak mıyım, içine sıçacak mıyım en ufak bir fikrim yok. Hiçbir zaman hiçbir şeye emek vermediğimi fark ettim. ne eğitim hayatımda ne de sosyal hayatımda ne de kendi hayatımda. hiçbir zaman hiçbir şeye emek vermedim. genelde elimdekilerle fedakarlık yoluyla giderdim bu kocaman ihtiyacı böyle ufacık ve kıymeti bence az olan şeyle.

hiçbir zaman ders çalışmadım, spor yapmadım, sağlıklı beslenmedim, emek vermedim, rutin sahibi olmadım. ve bunların hepsini 3 ay hatta daha kısa bir süreye sıkıştırmak zorundayım. yapabilir miyim bilmiyorum ama denemeliyim. 

aöf derslerinden iyi bir sonuç almalıyım ki kararını verdiğim şekilde bolu'ya yatay geçiş atabileyim. 

büyük hayaller kurdum. havva ile tanışana kadar hayallerle olan ilişkim sadece kurmak, kurduğum an onu yaşamak, belki bir süre hatta bazılarını sonsuza kadar tutup hiçbir şey yapmamak ya da unutmak üzerineydi. ilk defa böyle bir yola çıkacağım. yapmadığım, yapamadığım, beceremediğim, kazanmadığım, kazanamadığım bütün sorumlulukları sıkıştırmak zorundayım bu 3 aya. 

şimdi fark ediyorum da ağlamam hiçbir zaman ellenmemiş, inatla da ağlamaya devam etmişim. hayata atmamışlar beni ben de atılmamışım. artık atılmak zorundayım. kolay bir karar değil boluya yatay geçiş atma kararı. belki şu an bir proje ama bunun bir tercih konumuna getirene kadar çabalamam lazım. şu anki fiziki, maddi ve sağlık şartları hiçbir türlü izin vermez bu karara zaten. 

3 ayım var bu sorunları çözmek, bu karar için zemin hazırlamak zorundayım. bugün odamı topladım,  az buçuk derslere göz attım. kendimi asla affedemem eğer bu 3 ayın hakkını veremezsem.


öte yandan birbirimize çok ihtiyacımız var. hayattan da kendimden de nefret ediyorum yanında olamadığım her an. bugün bir sebepten ötürü yanında olamadım ve içimdeki dehşeti tarif edemem. korkmak yerine en boktanında ne yapacağımı düşündüm o korkuyu yaşamamak adına. bahsetmek bile istemiyorum o düşüncelerimi. henüz çok erken, fazla karamsar, gereksiz endişe verici ve korkutucu. belki bir gün ona anlatırım ya da anlatamadan uygularım. bilemiyorum.

onu çok seviyorum

1 Kasım 2023 Çarşamba

Darağacından salıncak


Her şey seninle güzel. 

Havva hayatıma giren en güzel şey, yaşamak nedir onun sayesinde öğrendim. Sevilmek, sevmek, aşık olmak 20 yaşıma kadar hayatımın hiçbir zamanında var olmadı. Sadece başkalarından duydugum bir yalandı şu yaşıma kadar.
 O tanıştırdı beni aşkla. Sevmekle, sevilmekle. 

Ömrüm boyunca kurduğum en büyük ve en güzel hayali bana 3 gün 2 gece yaşattı. En büyük hayalim sevdiğim kadın ve onunla yaşanacak bir hayattı. O 3 gün hayatımın en mutlu günüydü. Hayatımın en mutlu günü rolü gün geçtikçe güncelleniyor.

Ona olan boyun borcumu asla ödeyemem. 

Bu sevginin hakkını vermek, kıymetini bilmek, korumaya çalışmak ip üstünde elmas tutmaya benziyor. Pek çok noktada yetersizliğime, hatalarıma, kusurlarıma lanet ediyorum.  Diyorum ya ip üstünde gibi. En ufak ve olası esintinin zarar vereceği korkusuyla baş edemiyorum. Bazen bu korkularım, kaygılarım asılsız olsa bile bu paranoya bana, ona ve bize zarar veriyor gibi hissediyorum. En bok gibi hissettiğim anlar bunlar oluyor. 

Kimse beni onun sevdiği kadar sevmedi, annem bile. Ben de hiç kimseyi sevemedim ondan başka. Kaybetme korkusunu yaşamamam, en az yaşamam gereken kişi o iken garip bir şekilde en ufak esintide zarar görücez diye içim içimi kemiriyor. Belli etmemeye çalışıyorum ama bir yere kadar. Beni en çok ve tek seven olmakla beraber beni en iyi anlayan ve hisseden de o olduğu için anlaşılıyordur bariz bir şekilde. 

Normalde daha doluydum bu yazıyı yazmak için. Çok daha uzun, kendimce anlamlı ve içimi dökebileceğim bir yazı olucaktı. Gece ani bir işim çıktı. O anlamını yitirmiş bir şekilde yazıyorum belki. En azından blogu boşlamamak lazım. 

Öte yandan çok eksiğim, boşum, hiçbir birikimim ve vasfım yok. Belki de bu derece boş olmam, daha önce sürekli bu sebepten terk edildiğimden bunda da refleks gösterip tercih edilmeyeceğimi zannettiriyordur. Ama şunu biliyorum. En korkmamam gereken, çekinmemem gereken, en güvenmem gereken kişi o. Sosyal refleks diye adlandırabilirim galiba bu korkuyu. Çözmenin yolu da galiba kendimi geliştirmem. Vasıflar edinmem, kültürlenmem, hobiler edinmem. 

Bu korkudan bağımsız ona normalde de sunmam gereken ve onun en iyisini hak ettiği şeylerdi bunlar. Korku gibi bir motivasyona ihtiyacım olmadan bunları edinmeye çalışmalıydım, hala çalışmalıyım.

Onu çok seviyorum, hep sevicem, sonsuza kadar. Bu kalp onun için açıldı, yaratıldı. İyi ki var
Onu tapacak kadar çok seviyorum. Hakkını veremediğim pek çok yerde tolere ettiğinin farkındayım. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var. iyi ki var.





19 Ekim 2023 Perşembe

durum

 

19.10.2023

Son yazının üstünden fazlaca değişiklikler ve gelişmeler oldu. Havva ile iki kez tam bir rüya ve aşk masalı olarak nitelendirilecek biçimde buluşmamız oldu.

Dadaşlar mevzusu bitti. Gereğinden fazla tetiklenip korkmuşum. Bunda önceki müco olayının etkisi çok fazla. Travmam tetiklenmiş bildiğin.

Kadirle konuştum, kırgınlıklarımızı dile getirdik. Eskisi kadar görüşemesek de birbirimize sunacağımız fedakarlık ve dostluğun giderek toparlanıp eski haline geleceğine inanıyorum. Hayatımda ilkleri yaşadığım dönemde onu fazlaca ihmal edip hakkını yemişim, dostluğun hakkını verememişim.

Havva ile ilk buluşmamız gerçekten rüya gibiydi. Ayrıldıktan sonraki 5 gün boyunca gerçekliğine inanamadım bile diyebilirim. Yurt giriş saatlerine uygun bir bilet bulamadık. Ailesinin bunu bilmemesi gerekiyordu yoksa büyük sıkıntılar çıkabilirdi. Gece 3 arabasına bilet aldık. 8 saat boyunca beraber aştide kaldık. Ara ara dizimde ve koynumda uykuya daldı. 

Uyurken çok masum, şirin, tatlı ve güzel oluyor. Umarım ömrüm boyunca onun uykusuna tanık olabilirim. Aşti'nin her köşesine bir anı bıraktık. Nefret ettiğim o otogar benim hayatımın ilklerini ve en mutlu gününü yaşadığım yer oldu.

O benim hayatıma giren ilk kadın. Sonuncusu olması için de elimden geleni yapıcam. Ona o an söymemiş olsam da o gün benim ilk el ele tutuşmam, ilk sarılmam, ilk öpücüğüm ve nice ilklerimi yaşadığım gündü. Sonrasında bunu ona da söyledim. Çünkü fazla tecrübesiz ve garip olmuş olsam gerek gay oldugum konusunda az da olsa bir seferlik şüphe yarattı bu tecrübesizliğim. Bunu ona söylememe çok iyi oldu. Hem ben ilk mutluluğumu gizlemiyordum hem de o ilkim olmasının mutluluğunu yaşayabiliyordu. 

Otobüse binmeden önce biraz panik havası oldu. Otobüsü bilinmedik bir markadan seçtiğimiz için çok disiplinli çalışmıyorlardı. Geç geldiler ve korktuk kaçırdık ya da yanlış yerdeyiz diye. Otobüse binince rahatladık. Otobüste yol boyu el ele tutuşup parmak dansı yaptık. Yol boyu uyudu koynumda. 

Ertesi gün de saatlerce bolu otogarda kaldık. 14burda AVM ye gittik bolca güzel, romantik ve aşk dolu anlar yaşadık. Ayrılık zor geldi ikimize de. ilk buluşma böylece bitmiş oldu.

Sonraki buluşmada kampüse kaçak girdim, evrakta sahtecilik yaptık. Göl kenarında piknik sayılabilecek bir şey yaptık. Onunla bu kadar yakınlaşmak kadar güzel bir şey yoktu şu dünyada. Piknik bitti bana çiğköfte ısmarladı. Yolda güvenlik kandırdık falan. Stresli anlardı. 

İşimiz bitti durağa gittik otobüs gelmedi. Sonunda geldi otogara gittik. Ankaraya beraber döndük. Esma ile buluşmak istedi ama esmaya ulaşamadık. Benim eve geçtik. Annemle tanıştı. Ben mi yükseliyorum da birbirilerine çok benzetiyorum bilmiyorum ama sanki çok aynılar. Annemin de pazara gidecegi tutmuş evde yalnız kaldık. Ordan Gökçe ile buluştuk. Bizi bir gaybara götürdü. Tuvaleti çok acayipti korkutucu bi girişi vardı. Sanki korku evi gibiydi. Gay bar oldugunu karma tuvaletten ve tuvalette sevişen 2 kızdan anladım. Azıcık alkol alıp otogara koyulduk. Bindirdim ve gitti. 

Ha anlatmayı unutmuşum kızılaydayken hasanla denk geldik. aynı saatte işimiz bitiyordu ben havva'yı bırakıp kızılayda onla buluştum 10 dakika oturduk bu sefer tarık bir arkadaşıyla denk geldi. 4 kişi bindik metroya gittik. 


Buluşmalar böyle güzeldi işte.


2 gündür ise çok yoruldum. Havvanın ailesi az bucuk bir şeyler bulmuş bizim psikolojimizi sikecek kadar. Bugün bir şekilde doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama kurduğumuz tezgahı yürütmeye çalıştık. Dershaneye gittim. Esma ile buluştum. Benim telefonumdan ailesini aradık. Görünürde korkutucu bir şey kalmadı. 

Ama bugün gerçekten çok yorucuydu. Hem fiziksel hem mental açıdan. 10km yürümüşüm. Ama mental yorgunluk ve bıkkınlık çok daha fazla. Çok yoruldum. Odamda havva ile mahsur kalmak ve mümkünse 1 ay çıkmamak istiyorum. 

Kulak ağrım çok fazla. arada sanki kulak zarımı oyuyolar gibi ağrıyor. Bugün bu işi çözmek için hastane randevumu ektim ve 2 hafta randevu vermiyorlar gitmedigim için. Dayanabilecek miyim bilmiyorum. 


5 Ekim 2023 Perşembe

boyle hayatin amk

boyle hayatin amk


oncelikle boyle hayatin ben amk. yaklasik 1 haftadir boktan bir yerde boktan sartlarda boktan insanlarla ve boktan bir ucretle calisiyorum


cuzdanimi kaybettim yarra yedik bi ton is var simdi

en azindan olmayan parami daha fazla harcayamiyorum -1k gorduk elhamdulillah 18inde odeme var amk maas baglanmazsa yarra yedik


telefondan yaziyorum cunku bu bir hafta icinde bilgisayarim bozulmus amk bi blog yazmaya oturayim dedim acilmiyor 3 gun once fark ettim sanirim


sabah dukkani aciyorum 3 4 5 gibi geliyorum.kendime zaman ayiramiyorum 


3 gundur sag kulagim tikali umarim enfeksiyon tarzi bir seydir de isitme engeli cikmaz. ama bir sekilde isitme engeli cikacak gibi cunku sag kulagimda bi tv karincalanmasi var.


amkodumun umiti kitledi beni dukkana be ben de hayir diyemeyen bir geri zekali oldugum icin bu isten nasi cikicam bilmiyorum. 


orospu cocugu gokan abinin her seyi duzeltecem anina denk gelmisiz bide saka gibi. adam bugun kumbarayla geldi ustune ismimizi yazmis bu bizim birikim gardas diyor.


cok boktan bir "gibi" bolumunde gibiyim


dukkana her telden her pislikten adam geliyor mafyasi torbacisi pezevengi ne ararsan var


cig gibi buyuyen bu hayir diyememe sorunum hayatimj cok boktan bir sitcoma cevirdi


yemin ediyorum havva olmasa intihar edecem gulecem gulemiyom aglayacam aglayamiyom. 


her seyi gectim de istemedigin bir iste calismak zorunda olmak kadar kotu bir sey olmayabilirmis ya ben bunu anladim


ote yandan grubu saldim ya da saldik bilmiyorum bulusmuyorum bayadir


sik gibi yasiyorum kendime zaman ayiramiyorum bol bol hayal kuruyorum ama sanki bu gidisle narkotigin bir baskininda yardim ve yatakliktan alinacak gibiyim


bugun torbaci gelip 10klik esrar birakti, sonra cumhurbaskani korumasi geldi bitane korkutucu bi tipti. sonra umit ozdagin danismani geldi mala benziyodu ama havali bi tipi vardi cart curt


amina koyayim boyle hayatin


ote yandan havvayla evlenecem falan su cuzdan isine vakit ayirsmiyorum amina koydugumun isi yuzunden allahini sikeyim boyle hayatin ben


 1 haftadir odama girmiyorum amina koyayim ya saka gibi


dukkani sabah ben aciyom emekli tayfa geliyo falan filan en sikintisiz saatlerde aciyorum. ama gun gectikce benden daha fazlasi bekleniyor gibi bu canimi cok sikiyor bir an once kurtulmam lazim su siktimin mekanindan. keske tasinabilsek amk o derecedeyim ya. ev benim olsa tasinmistim


kadirle konusacam bos vakit bulamiyorum bide kendini geri cekme isteginin geri geldigini dusundum. dertlesmiyordu benle paylasmiyordu bir seyini, instadan post attim bakmadi, heralde geri cekildi diyip ara verdim. su amina kodumun isleri bi sekilde olmasaydi halledicektim sabahtan yazicam


oyle yani hayat baya boktan 

cok shittt bi blog oldu bu da bi baska kisiligim iste hep felsefe mi yapcaz amk

25 Eylül 2023 Pazartesi

beggining

  Bugün kuzumu yolcu ettim. O da ben de bugünü iple çekiyorduk. Gerçekten artık yeni bir hayatı olacak. En azından eski hayatıyla çok daha az muhatap olacak. Onun için çok mutluyum, heyecanlıyım. Daha az görüşecek olmamız, sürekli özleşmemiz gibi şeyleri artık dert etmiyorum. Onun buna ihtiyacı vardı ve en güzel senaryo buydu. Umarım bir ömür devam edeceğimiz o ilişkiyi kurmuş oluruz ve ben de kazanıp yanına giderim. Hazırlığı atladığım taktirde 1 sene farkımız olucak sadece.

Gerçekten çok özel bir kuşun o kafesinden kaçmasını izliyor gibiyim. Mental açıdan bile olsa en ufak desteğim olduysa çok mutluyum. Hiçbir zaman ona hak ettiği gibi davranılmadığını, güvenilmediğini, sahiplenilmediğini biliyorum. Umarım ben ona hak ettiği her şeyi verip en güzel şekilde davranıyorumdur.

Öte yandan blog yazmak garip geliyor şu an. Önceki hayatımla tamamen yabancılaşmış vaziyetteyim. Açıklayamıyorum ama mutluyum, hiç olmadığım kadar. 2023 galiba hayatımın yılı oldu. Onunla birlikte olmak bile yeterdi bu yılın favori yılım olması için. Aynı zamanda fazlaca olan sorunlarımın büyük bir kısmını çözdüm. 

Mutsuzluğuna ortak olmuş olduğum gibi mutluluğuna da ortak olacağım. Yarından itibaren bir rutin kuruyorum. Belki haftalık, aylık olarak buraya rapor yazarım. 

Ve bu hem kendime hem başkalarına verip de tutmadığım vaatlere nokta koyan bir karar olacak. 

Alperen cuma günü gidene kadar sürekli bir aktiflik planları yapılıyor. Arkadaşı olarak bunlara katılırım. O gittikten sonra herkesin uğraşacağı rutinleri olacak ve benim olmayacak. O zamana kadar kendi rutinimi yaratmam lazım. İster istemez boşluğa düşeceğim herkes bir şeylerle uğraşırken ben boş kaldığım için.

Çok mutluyum. nasıl anlatırım bilmiyorum ama çok mutluyum.

Aşkımın büyük kısmı hayranlıktan beslendiği için kendimi denkleme almadığım, alamadığım çoğu şeyde bile çok mutluyum bu ilişkide.

Öte yandan bi süre daha büyük bir ihtimalle çekeceğim yetersizlik, aşağılık kompleksi durumu var. Rutine girdikten sonra yavaş yavaş gider diye düşünüyorum. Elbette gidecek.

Blog yazma tarzım değişti. Ona özenerek değiştirdim galiba. Ama böylesi bence çok daha samimi ve anlaşılabilir. Ne öyle kitap yazar gibi yazmışım, kim okuyacak?

Sonraki buluşmamızda vermek için çok güzel el emeği şeyler hazırlıyorum. Çok imreniyorum onun sanat tarafına. El işi konusunda biraz daha ilerlersem takı, kolye falan yapmayı düşünüyorum.

Yollarımız aynı Yönlerimiz aynı Sonlarımız aynı Nasıl kalalım ayrı? Aklımız aynı Fikrimiz aynı Zikrimiz aynı Bok kalırız ayrı




 

öyle yani son durum bu. bu kadar resmiyet yeter biraz da aşağıda kaynatayım


guzumboluluoldu. deliler gibi mutluyum. ne kadar mutlusun diye sorarsan yerden sigara bulmuş barış abiden daha çok mutluyum. 

ilk gününün nasıl geçtiğini dinlemek için sabırsızlıkla bekliyorum. umarım çok yorgun olmaz, ağrısı olmaz da anlatabilir.

inan bana sonunda kendin olabileceğin bir hayatın ilk adımını attın. çok mutluyum, tarif edemem.

simdisanasiiryazcam

-------

şu vakte kadar bildiklerim yanlış çıktı,

düşündüğüm eksik, 

ritim sesleri olur ancak üzüntümün resmi

onsuzluk içimde büyük bir keski


yokluğunun değiştirdiği şey hayatımın işleyişi

uyumama engel oluyorken dişlerimin titreyişi

sarılmayla geçecek olur muydu bu felaket hissedişim

kalp çarpıntısıyla anladım bu gönlümü ilk kaybedişim








17 Eylül 2023 Pazar

💓

💓 


hayatımda daha önce hiç mutluktan ağlamadığımı fark ettim

15 Eylül 2023 Cuma

titled**

 bu sefer öyle salak saçma mütevazi, soğukkanlı ya da korkak olmayacağım. sırılsıklam aşığım. belki bunu dile getirmek, kabul etmek, tekrar anlamak için gerçekten boktan bir zaman ama öyle. salı gününden beri cehennemi yaşıyorum. 

çok daha kötü günlerim oldu ama hiçbirisi bu kadar acı vermedi. salı günü öğlen yediğim yarım tabak patatesten beri hiçbir şey yemedim. midem almıyor deneyesim bile gelmedi. 

en son kafayı yeme derecesinde onun bloguna bakıp, kendi blogumun istatistiklerini yeniliyordum. o sıra okuduğum yazısından sonra ya o yazıyı silerse diye cesaret edemedim internete erişmeye. 

kendi blogumun istatistiklerini deli gibi kontrol ettiğim zamanlarda türkiye'den hiç giriş görmemiştim. 

korktum, o yazıyı silerse geriye hiçbir şey kalmaz diye. yazılarımı görmeme ihtimalinden korktum, cesaret edemedim interneti açmaya. yatağa çekildim, havalar soğudu, yorganı çıkarttım. yattım. sadece yattım.

Salı akşamından beri yatağımda yatıyorum, deliriyorum, ağlıyorum. en sonunda elime geçen kalemle yattığım yerleri çizmeye başladım. hatta birisi çetele tutmaya benzedi. bugün 3. çiziği attım. evin gizli yerlerine sözlerimizi yazdım. aklıma geldikçe fenalaşıyodum, yazmak istedim kolonlara, mermer kenarlarına v.s

hiçbir zaman geçmeyecek galiba içimdeki özlem, kurumayacak aşkım. bilmiyorum eğer o istemezse beni, bir daha onu, onun gibi birisini bulabilir miyim. onun gibi birisini bile bulmak da istemediğimi fark ettim yatakta geçirdiğim 3 gece ardından. 

tabletten 3 şarkılık bir playlist yapıp loopa aldım. 3 günüdr 7/24 sadece bunu dinliyorum. aşağıya koyarım. 

hala bir fikrim yok blogu tekrar sildi mi? ya da blogumdaki istatislikler yine mi boş? bunun korkusundan hiçbir şey yapmadım son blogumu yazdıktan sonra. bu yazıyı yazarken hala kontrol etmedim. 

evdeki boş bir odadaki yatağa çökmüştüm. sağolsun annem biraz farkında olsa gerek sigara almak için çıkmama gerek kalmadı. kabuslar gördüm, hem de hiç öncekilere benzemeyen. bildiğin jumpscarelar yedim rüyamda. 

peki nereden geldi bu cesaret de buraya gelip tekrar yazı yazdım. içim çok dolu. hiçbir insana bu kadar bağlı olacağımı zannetmemiştim. nasıl öyle soğukkanlı yazmışım anlamıyorum şu önceki blog yazısını. 

kafayı yeme derecesine geldim, oturup onun en sevdiğim resmini çizdim. bir çizer için sanatsal açıdan mide bulandırıcıdır belki ama yatağımdan kalkıp saatlerimi o resime vermemi sağladı. Ve ben bayağı bi sevdim. 

kalbimin kolay kolay bu eksikliği sindiremeyeceğini anladım. her yerde onu arıyorum. geçmiş değil bugün gibi hala yaşıyorum seni. 

şu an en ufak bir fikrim yok onun ne hissettiği, istediği, düşündüğü hakkında. tamamen benden vazgeçmiş olsa bile en azından beni o bir günlük halimle hatırlamasını, tanımasını istemiyorum. 

bütün bunların dışında benzer süreçten geçiyoruz. ilk defa hayatımda bu kadar kapandım. en içime kapandığım dönemlerde bile en azından kalkıp kafamı film, dizi, oyun gibi şeylerle oyalayabiliyordum. bu sefer yataktan kalkmamak için su içmemeye başladım. garip bir şekilde içimi daha rahat hissettirdi. öyle de devam edebilir. 

hala cesaret edemiyorum bloguna bakmaya, buranın istatisliklerine bakmaya. ya o son yazısını silmişse? ya da elveda niteliğinde bir şey yazmışsa? 

galiba bugün de bakamayacağım. şu kadar emin, umutlu, ve ona hislerimden kararlı olduğum bir an sonrasında olası bir riski kaldıramayabilirim. galiba sabah bakıcam.

aldığım kararın hala arkasındayım. o normale dönene kadar ben de normale dönmeyeceğim. hayatında olayım ya da olmayayım, hiç fark etmez. o beni sevmeyecek olsa bile uzunca bir süre tek sevdiğim olacak. 

kaybetmenin getirdiği bir şey mi bilmiyorum ama ömrüm boyunca bir daha hiçbir kadına his duymayacakmışım gibi geliyor. galiba platonik oldum. olsun buna emin olmam bile şu yataktan kaldırdı beni şu yazıyı yazmak için. 

öte yandan kendimden nefret etme, tavana bakarak saatler geçirme  gibi artık bu sürecin değişmez hususları da devam ediyor. hayatımda gördüğüm en güzel değeri sahibine sorgulattım. sanki lanet bulaşacak da bir daha olmayacak inancındayım. 

edit: halaasigim

edit2: uyku tutmadı baktım bloga. içime su serpildi, çok güçlü gördüm onu. panik yapıp son cümleye ilk  baktığımda bi hoş oldum. 

keşke bazı şeyleri rica etmeye hakkım, yüzüm olsa da toparlasak her şeyi. sadece beklemek zorundayım galiba. 

bilmiyorum ama hiçbir şey ondan haber alamadıgım 12-16 saat kadar kötü olamaz. hesaplarını, blogunu kapatıp gittiğindeki ruh halimi anlatamam. işin bi yerinde ben de benzerini yaşatmışım ona. sonradan dank etti. bolca düşünme fırsatı bulabildim.

 anlaşılacak haklı bir yanım var mı bilmiyorum ama onu çok iyi anladıgım, hissettiğim, tanıdığım ve sevdiğim bir süreç oldu bu. keşke bunları daha önce edinebilseydim.









1 Eylül 2023 Cuma

akmasın gözyaşın, yanmasın bağrım+++++++++++++++


 

Sel basar şu akılsız başımı rüyalarımda

Anlamsız gelir şu sahipsiz, kuru toprağın ıslanması

Belki sonrasında çiçekler açar, meyveler yetişirdi ya?

Hatırlarım ilk görüşümü şu sapsız dünyayı

Bu derece heyecanlı, bu derece kaygı dolu idi

Ah şu zavallı aklım!

Yabancılaşır yüreğim bu umuda, bu korkuya karşı

Umudum olsa bir kayık

Korkum olsa ayaklarıma prangalı bir gülle

Ne yapmalı?

Sırtlasam gülleyi, bıraksam kendimi derinlere

Atlasam kayığa, gitsem en uzak yerlere

Bilemiyorum.

Akmasa gözyaşların, sel basmasa rüyalarımı

Basar mı ansızın bu büyük korku?

Ya da kurur mu gönlümün çiçeği ?

Sonrasında açar mı bu diyarda çiçekler, böcekler?

Sever mi gönlüm bir daha böyle?

Ya da korkar mı bir daha kaybetmekten? 

Solmasa çiçeğimiz, akmasa gözyaşın.

Gereksin açmasın güneş, gelmesin ilkbahar

Akmasın o gözyaşı, boğulurum derinliğinde

Var olsun aksın, tas tutayım düştüğü yere

İsterim bahçemizde açsın çiçekler, olmasın bir dere

Lütfen akmasın gözyaşın, üzülmesin bu akılsız başım.


++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Duyamam hıçkırıklarını, sağırım

Bilmiyorum ama fark eder, yanar bağrım

Bazen ölür ruhum, zannederim biter kahrım

Ben de anlam veremiyorum, tam mı yoksa yarım?

-

Galiba yetmez ifade etmemiz için sözler

Zaman zaman eskiyi özler gözlerim

Özlemeyi bilir mi gözler? Etki eder mi bu kadar sözler?

Söylemek mümkün her şeyi, özlemek korkunç

-------------------------------------------

15.09.2023

senden uzaktayken iyi bir adam değilim doğru fakat sen varken başka varlığınla inandım devrime ve aşka

kafamın içinde martılarla kargalar

yaşıyorlar birlikte aynı taşta


hiç şaşmadan, kaçmadan fark etmek güç

anladım, şu kayrak kalbi asmayınca bayrak gibi

tabi sevdanın kuruluğuna yetmez bir nehir

kurursa vurur başım, sularsa vurulur kalbim


sen bütün çiçeklerin annesi

çok eskiden gelen şifacı bir şaman

ben her yerin yabancısı

nerde olsam sen varken her şey tamam





 















31 Ağustos 2023 Perşembe

Tutmayan Kuponlarım Var





En son doğum günümden bahsediyordum. Yaşın getirdiği umursamazlık mıdır ya da olgunluk mudur bilmiyorum ama negatif herhangi bir şey göremedim. Hediye paketi açtım bu sene ki bu benim için oldukça anlamlıydı. Havva ile olan aramızdaki yakınlığın soru işaretinin öldüğü güne denk gelmişti doğum günüm. Görebileceğim en kötü sürpriz niteliğindeydi. Ama buna rağmen hiç kötü hissetmediğim hatta gecesinde kusana kadar alkol içerken Kadir'in bana eşlik etmesi ile gayet iyi, umutlu, mutlu diyemem belki ama mutsuz hissetmediğim bir gece geçirdim. Depresif ruh halim hiç varlığını göstermedi. Boktan anıların, travmaların hatırlanıp anlatılmasına rağmen. Geçmişimle mutlu olamayacak olsam bile mutsuzluk etkisini gerçekten hiç hissetmediğim bir gündü. Dış gözle kendime bakacak olursam ki bu dış göz örneği gerçekten çok kısıtlı sayıdaki insanlardan oluşuyor. Kendimi içe kapanmış, mutsuz, depresyona girmiş gibi görürdüm. Ama aslında öyle değilim. Şu sıralar ne kadar soru işaretleri gelse de gitse de, bazen kendimi bıçaklayacak derecede sinirlerimin bozulup bazen de kedi modumu açıp şirinlik yaptığım bir ilişkiye sahip olduğum Havva ve de kadim dost niteliğine erişen Kadir'le olan birbirimize sunduğumuz her anlamdaki fedakarlık beni bu depresyondan alıkoyuyor. Kadir'in son derece muazzam hediyesini blogun huzuruna sunuyorum:



Önceden bahsettim. Doğum günlerimde cannon event olma ihtimali oluyordu genelde. Bu sene ise indie skinshape grubunu keşfettim. Kadir'le konuşurken gerçekten çok güzel bir şekilde arkada aktı. Blog'un kapak fotoğrafı olması için en yukarıya koyarım. Hayatım boyunca da dinleyeceğim galiba Skinshape'i.


Öte yandan 2 günlük bir hastane sürecim oldu. Gözlüğüm kırıldığı için göz doktoruna gitmem gerekti, gitmişken dahiliyede kan değerlerine de baktırdım. Çok içler açıcı bir tablo çıkmadı ortaya. Sol gözümde takip gerektiren bir göz tansiyonu çıktı. Tip 2 diyabet tanısı kondu. Dahiliyenin istediği ultrasonda prostatla alakalı bir şey çıktı. Dahiliye doktoru istediği ultrasonu anlayamadığı için bi arkadaşını arayıp sordu. Hem komik hem korkunçtu. Direkt olarak ürolojiye yönlendirdi bunun için. Yeni bir şeyle yüzleşemeyecek durumda olduğum için erteledim. Ama en ciddi şeyler göz tansiyonu ve potansiyel prostat kanseri oldu. 

Üniversite kaydımı yaptım. Resmi olarak üniversite öğrencisiyim. Açıköğretim seçtiğim için öyle bir üniversite öğrenciliği ile alakasız bir statüde geçireceğim bu süreci. Dayım da benden özenip ikinci üniversite olarak Sosyoloji okuyacak. Büyük ihtimalle sınavlara beraber gideriz. Belki kendince benle ugrasmamak için sınav yerini başka yere almıştır. Bilemiyorum. 

Eylül ayı itibariyle işe koyulma adına içime kapanabilirim. Bunu sayısı 2'yi geçmeyen blog halkına duyuruyorum. 



25 Ağustos 2023 Cuma

guns n' roses (20)

 1 saat sonra galiba resmi ve astronomik açıdan 20 yaşıma gireceğim. Geçen senelerdeki gibi bir beklentim bu sefer yok. Beklenti dediğim de sadece ailemin doğumgünümü kutlamasıydı. Birkaç yıldır bu olmuyor. Normalde dışarı çıkmak için aldığım parayı alkole veriyorum. Annemin verdiği para da doğumgünü hediyesiymiş. En son doğum günü hediyesi paketini galiba 2. sınıfta başkalarından özenip herkesi belli başlı eğlence vaatleriyle ikna edip getirdiğim doğum günü partisinde açmıştım. Anaokulundan arkadaşım olan Mehmet Alp'in İstanbul temalı LCW tişörtüydü. O zamandan beri çokça doğumgünü partisine katıldım ama benim bir daha olmamıştı. İlk ve sondu. Bi dönem sabahtan ailecek patates salatası kahvaltısı etklinliği olurdu. O kadar. 3 yıldır hiç dile getirmesem, ifade etmesem de hep öyle bir hayal kurdum. Depresyon sayesinde zaten hep öğleden sonra uyanırdım. Yarın da öyle olacak. O pastayı öyle üflemeyi hep arzuladım. Ama yine de zaruri görmedim. Sadece bir tane hediye paketi açmak beni yeterince mutlu ve tatmin ederdi. Bundan dolayı moralim bozulunca da genelde bana            '' geçen şunu aldık ya'' larla geliyorlar. Çorap olsa o paketi açmaya razıydım. 

  Gel gelelim olmadı işte yapıcak bir şey yok. Hatta doğum günümün olduğunu en unutabildiğim sene bu sene. Aynı zamanda bu sene hayatımın en mutlu gününü de yaşadığım sene.



 

Normalde bu sene dövme yaptıracaktım. Bir seksek çizelgesi dövmesi. İnsanın dövmelerini kendisiyle bağdaştırmak zorunda olduğunu düşünüyorum.

Az önce saatler 00:00ı çekti. Blogu yazarken bir yerden kalp aldım. 

özetle salya sümük geçsin devam edicem.

Yarın evde yalnız geçirmek istiyorum. Aynı zamanda büyük idol Nietzche'nin ölüm yıldönümü. zaten üç kuruş param var alkol alıcam. Dövme işinden o yüzden vazgeçtim. Geceyi Cem Karaca ''Bu Son Olsun.'' ile kapatıcam. Önüme bakacağım. Ruhsuz, duygusuz, mutsuz, anlamsız bir şekilde. Bunlara sahip olmak için hiçbir sebebimin olmadığını bir daha fark ettiğim bir doğum günü olacak. Bunlara sahip olduğum her zaman da aslında rol yaptığım ve buna kendimin de inandığı gerçeği ile bir kere daha yüzleşeceğim. Zaten bir kere mutlu bir doğum günü geçirmedim. O bahsettiğim 2. sınıfta babamın bulduğu palyaçonun da var olduğu doğumgününden itibaren. Belki orada da mutlu değildim. Ama çocuktum işte.

 Bir insan çocukluğunun mutluluğunu sorgulamamalı. 2 senedir ara ara çocukluk fotoğaflarıma bakıp ağlıyorum. Bu gün de öyle olması muhtemel. Uyanıp tekele giderim. Kendimi usul usul çektiğim grup çağırır belki. Belki dönüşte çay ocağında çay içip dönerim. Kutlamak istemiyorum başkalarıyla. Artık gerçeklerden kaçmak istemiyorum. Benim gerçeğim bu; yalnız doğdum ve yalnız öleceğim. Seksek dövmesi de tamamen bununla ilgiliydi. İlkokulda AnkaMall'de 30 40 kişilik çocuk grupları için oyun setleri satılırdı. Sınıfımız da bunlardan birine sahipti. Ve bu oyunlar çift kişi oynanıyor.Çoğu zaman takımlı şekilde. Bir bacağı doğuştan kısa olan, engeline rağmen sınıfın en atik, en hızlı çocuğu olan Erenin protez bacağı olduğu için hoca tarafından çıkartılırdı. Yalnızlığına terk edilirdi sahip olduğu engeli yüzünden. O çıkınca çift sayı bozulurdu. Bilin bakalım dengelemek için ek olarak kim çıkardı.



Erenle ben 4 sene boyunca herkes türlü türlü, o dönemin en ekipmanlı, zevkli çocuk oyunlarını oynarken Eren ve ben dökülen çatının kiremitlerinden okulda olmayan seksek çizelgesini çizip ikimiz oynardık. Bana her şeyin başlangıcını anımsatıyor bu. Unutmamam gereken, sahip olduğum ve her zaman taşıyacağım kamburumu hatırlatacaktı dövme olarak, eğer bu kadar fakir olmasaydım. Aslında sürekli yalnızlık çok da toplumun suçu değil. Evet bir şekilde toplum beni hiçbir zaman kabul etmedi. Fazlaca insan, dost, yoldaş kaybederek geldim bu güne ve 20 yaşıma basıyorum. İlk okul beni öyle derinden etkilemiş olsa gerek ki yaşattığı fazlaca travmalar da bunun tuzu biberi. Bunlar benim savunma mekanizmamı tetiklemiş galiba. Uyum sağlayamıyorum. Makul, kabul edilebilir birisi olamıyorum. Daha önceki bir yazıda ya da birkaç yazıda da bahsetmiş olmam gerek. Bu beni hem tehlikeli hem yalnız bir adam yapıyor. Çünkü buna alıştım, zorla alıştırıldım. Beni istemeyen, yanına almayan, hiçbir zaman bir şans sunmayan bu toplumun beni reddetmesinden çok benim onları reddetmemi sağladım. Bu da bana topluma karşı bir güç veriyor ki bu da beraberinde tehlikeyi getiriyor. Yine de her türlü denklemde bunun kaybedeni ben oluyorum. Şu yaşımdan sonra da bunu çözmem çok da mantıklı ve rasyonel gelmiyor. Galiba düştüğüm batakta mutlu olmaya çalışmak tek çarem.

Ek olarak yıllar sonra fark ettiğim şeylerin hepsi bu tarihe denk geliyor. Cannon Event olarak tabir edebileceğimiz birkaç şeyin bu tarihe denk gelmesini gerçekten enteresan buluyorum. En çok kullandığım google ve uzantı sitelerin üyelikleri bu tarihte alınmış. Hayatımda ilk yaptığım Spotify playlistini bugün yapmışım. Hem de ari barokas ile. Ayrıyetten Nietzche'nin ölüm yıldönümünün bu gün olması. Bazen alter egom bu günün benim için yaratıldığını gösteriyor. Nietzche'nin ölüm yıldönümünün bu tarihte olması ve benim bu tarihte doğmam yeni bir Nietzchenin doğması gibi saçma bi eğlenceli teori de üretmiştim. Dünya görüşümün, etik anlayışımın, insanlık anlayışım ve nice görüşlerimin de Nietzche ile birebir aynı olmasını Nietzche ile tanıştıktan sonra fark etmem bu teorime kattığım ruhani bir anlamdır.

Öyle işte. Yeni bir yıl, yeni umutlar ve bu tip palavralar. Ve de aynı aynı tas ve aynı hamam bla bla bla...




17 Ağustos 2023 Perşembe

kalın geldim

 Biliyorum ki son zamanlarda burada fazla aktifliğe pek alışık değilsiniz saygıdeğer blog halkı. Bir önceki yazıda dağılmakta olan bir arkadaş grubumdan bahsettim. Bu doğrultuda olan gelişmeler sonrası hayatıma karşı farklı bir perspektif kazandım. Bir kez daha sosyal yönümün güçlü olmadığını fark ettim. Fazla ciddiyetsiz ve patavatsızım. Bu her zaman uyum sağlamamı engelledi arkadaş ortamlarında. Kaldı ki bu arkadaş grubum kendi düşüncelerimi en fazla ignoreladığım bir tutum içinde olduğum bir gruptu. Buna rağmen görebiliyorum ki bu durumun bir çözümü yok. Pek çok insana tabiri caiz ise kalın gelebiliyorum. Bünyeleri bunu kaldıramıyor. Ama yine de o kadar sikimde değil ki ''Ağlayacaksanız oynamayalım.'' modundayım. 

Çok fazla insan kaybederek geldim bu güne. Fazlaca büyük bir efekt yaratmaması gerekir bu durumun bana. Ama kendimi geri çekme kararını galiba istemeden netleştirdim. Netleştirme sonrası fark ettim ki aslında büyük boşluğun içindeymişim. Günlerimin tamamı boş geçerdi eğer bu grupta takılmasaydım. Belki olması gereken de budur. Bu grup beni uyuşturucu misali o boşluğun içinde hiç haberim olmadan tutuyormuş gibi düşünmeye başladım. Çözmem gereken, yüzleşmem gereken sorunlarım varken kendimi bu kadar rahat hissetmemi sağladılar. Bu elbette güzel bir şey ama dediğim gibi uyuşturucu etkisinden çok bir farkı yok. Her şeyi siktir et modunu pek çok zaman kullandım. Özellikle arkadaş grupları içerisindeyken. Çünkü hiçbir sorunumun farkına varmadan, görmeden amcık amcık takılabilme fırsatı doğuyordu elime. 

Bahsettiğim boşlukta olduğumu anlama hissi farklı bir yönden de vurdu beni. Bu grubun, olayların hiç olmaması kadar sikimde olduğunu fark ettim. Bir şeye ne kadar çok değer verirsen sana o kadar zarar verebilir. Bu demek değildir ki hiçbir şeye değer vermeyelim, hiçbir anlamımız olmasın. Ama arkadaş grupları her zaman riskli oluşumlardır. Özellikle hayatın erken yaş evresinde. İşin içine saçma salak ergence tutumlar girince de iyice soğutuyor insanı. Gruptan kendimi geri çekmek istememin sebebi belki ilerde anı niteliğinde anlatacağım, şu anda ise hiç sikimde olmaması gereken bir olaya dayandığı için anlatmayacağım. Ama en son böyle salakça ve ergence bir şeyi lise 1. sınıfta görmüştüm ve o daha az ergenceydi. Kendi eşekliğim neticede. Her şeyi taşağa vurma modu yüzünden bazı şeylerin saçmalığını hiç düşünememişim. Belki iyi bir arkadaş değilim, bunun da farkındayım ama ben verebileceğim en büyük şeyimi bu gruba verdim ki o da samimiyetimdi. Bundan sonra verebileceğimi zannetmiyorum. O kadar ilkel, saçma, anlamsız bir tutumlar oluşmaya başladı ki neticede salmaya karar verdim. Bu da bana bir ara kenara itelediğim, yüzleşilmeyi bekleyen sorunlarımı gösterdi.

Hayatımda sadece bir kez bir kişiyi dövdüm. Onda da ortaokuldaydım ve salak saçma bir şeydi. Murat Telefoncu diye bir çocukla sürekli atışıyorduk zaten laf sokmalı oooooo tarzı. İşin bi yerinde ana bacı kattı. Tabi yaştan dolayı gelen bir ilkellik ve geri zekalılık var ki çocukla fiziki kavgaya giriştim. Dövmüştüm çocuğu. Sonraki olayları hiç hatırlamıyorum 5. sınıf sonuçta. Sürekli eskileri stalklarım sosyal medyada anonim bir şekilde. Merak ediyorum çünkü. Bir gün Murat'ı stalkladım facebook üzerinden. O gün de çocukluğumun ne kadar iğrenç olduğunu, ne kadar iğrenç bir çocuk olduğumu fark ettim mesajlardan. O zaten ayrı etkilemişti beni. Neyse konuya geri döneyim. Murat'ı stalkladığımda pek bir şey bulamamıştım. Hesap yaklaşık 2013 2014 yılından beri kullanılmıyordu. Normal karşıladım. Kim kullanır facebook bu devirde? Şans eseri halası ya da teyzesinin hesabına girdim. Murat ben onu dövdükten yaklaşık 1 sene içinde ölmüş. Bir hastalığı olduğunu ettiğimiz kavgadan sonra öğrendiğimi hatırladım öldüğünü gördükten sonra. Dolayısıyla hiçbir zaman fiziksel olarak kavgaya, potansiyel tehlike yaratacak herhangi bir şeye dahil olmadım. Düşünsenize bi, hayatınız boyunca sadece 1 kişiyi dövüyorsunuz o da 1 sene sonra ölüyor. Benim ortaokuldan bir sınıf arkadaşım öldü ve benim o çocukla olan tek anım o çocuğu dövmem ve onun ağlaması. Böyle olunca insan elinden geleni yapıyor fiziksel olan her türlü tartışmadan kaçınmak için. Buna rağmen pasif kalmıyorum, dişimi gösteriyorum. Ki bu da aslında fiziksel bir kavgayı engellemek için gerekli bir şey kanaatimce. 

Bana da yapıldığından kaynaklı hiçbir zaman yaş zorbalığı yapmadım hiç kimseyi taşak modu hariç. Ciddi ciddi küçük görmedim bu sebepten dolayı. Olması gerekenin de bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü karşı taraf için çok rahatsız edici bir şey. Ama bu ortamda birkaç şeyi es geçmişim ki o da kanın hızlı atması, yani ergenlik. Ergenliği öyle küçümseyici bakış açısıyla söylemiyorum. Herkes gibi ben de ergen oldum, dolayısıyla biliyorum. Kan çok hızlı atıyor. Duygular hiçbir zaman orta noktada kalmıyor. Rasyonel ve mantıklı olmak bazen zor oluyor. Ya çok mutlu ya çok melankolik, ya çok sinirli ya çok sakin. Hep böyleydi. Çoğunluk ergenliğini böyle geçiriyor belli etmeseler bile. Bu yüzden benim gibi her şeyi siktir etmiş bir adam bir ergen psikolojisi için fazlaca kalın geliyor. Üstüne bir de o dönemlerde her zaman kendini kabul ettirme isteği olur. Her cümlesinin altında, gölgesinde, kıyısında bir yerinde bilinçaltında kendisini kanıtlamaya, öyle kabul ettirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Bu bahsettiğim şeyler kişiyi çocukça olduğunu ya da olgun olmadığını göstermez. Ama biyoloji böyle işte. Kan deli atıyor. Demek ki neymiş? Adil olacağım ayağına bazı içgüdüleri, hisleri, önlemleri es geçmeyeceksin.

Bazen hayatımdaki eventleri idrak edemiyorum, gece yatmadan önce gelen düşünme sekansı yeterli gelmiyor ya da öyle bir sekansa hiçbir zaman giremiyorum. Ama fark ettim ki bazı şeyleri kendim için açıklığa kavuşturma ya da bir ihtimal kendimi kandırma açısından blog yazmak fazlasıyla yararlı oluyor.Şu an doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız bir fikrim var en azından.

Düştüğüm boşluğun o kadar büyük olduğunu fark ettim ki aklıma bir dönem yaptırmak istediğim TNO(Trust No One) dövmesi geldi. Gerçekten de böyle olması gerekiyor. Bir kişiye güvenmek bir zayıflık göstergesi. Blogda adı sıkça geçen Kadir ve Havva'ya duyduğum sevgi ve güveni esas alırsak bir süredir zaten aynı duyguları bu gruba beslememem gerektiğinin farkındaydım. Yine de %100lük bir performans göstermediğimin farkındayım bu konuda. Bu da benim hatam ama nt. Normalde böyle bir kopmada durumunda kopma anının öncesinde en ufak fikrim olmazdı. Verdiğim samimiyetin, güvenin, değerin terazisini hiç tutmazdım ki bu da benim tabiri caiz ise ebemi sikerdi. Her zaman tetikteydim bu grup arkadaşlığı konusunda. Son zamanlarda bu tetikte olma konusunda biraz savsakladım galiba ama sürpriz olmadı bu sonuç. 

Şu anda yüzleştiğim sorunlarımla bir savaş vermek zorundayım. Eskisinden daha güçlüyüm bunu biliyorum. Ve farkındayım ki bu sefer gerçekten yalnız değilim.

15 Ağustos 2023 Salı

Ufak bi uğradım-Dosta hitabet

Ufak bi uğramak istedim buraya. Onur gelene kadar kısa bir sürem var. Her yazdığım yazının bir anlam içermesi gerektiğini düşünüyordum. Galiba bu istesem de olmayacak. 

   Dağılmak üzere olduğunu öngördüğüm bir arkadaş grubum var. Çok ilkel şekillerde zedeleniyor bu arkadaş topluluğu. Üstüme düşeni yapıp gerisini umurum dahilinde bulundurmayacağım. Öte yandan son buluşacağımız zaman eken Berkant yazdı. Yaklaşık 3 ay geçmiş üstünden hiç konuşmayalı. Onlar kendi aralarında takılmaya devam ediyor. Hem ben istemedim denebilir onlara dahil olmayı hem de onlar istemedi. Ama iyi kötü ayda bir buluşuyorduk. Az buçuk konuşunca da anlaşılıyor ki kendi aralarındaki kontak hiç kopmuyor benimle koptuğu kadar. Yapacak bir şey yok galiba. Arkadaşlığımız kopmaz da bi ara unuturuz birbirimizi. Sonrasında klasik '' Ne yaptın, nasıl geçiyor?'' sorularıyla bir görüşüp bi o kadar ayrı kaldığımız süre kadar görüşmeyiz. Bunun onlar da farkında ben de. Rahatsız değilim bu durumdan. Öncesinden notlamıştım zaten bu durumu. Ne bileyim ayak uyduramıyordum onlara. Evet biliyorum ben genel olarak herhangi bir şeye de ayak uydurabilen birisi değilim ama aşikar olan bir durum var ki onlar da çok ayak uydurulacak tipler değiller. Bir dönem yüksek standartlara sahip olduğum dönemlerde yakınlaştık kaynaştık. Şu an standartlarımın hiç düşeceğini tahmin edemeyeceğim kadar düştüğünü görebiliyorum. Ama buna rağmen kendimi onlarla sıkı fıkı olduğum dönemden bile daha az yalnız hissediyorum. Demek ki bazen yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmemesi yeterli olmuyormuş dost olmak için.

 Son bir yılım öncekilere kıyaslarsan muhteşem geçti. Bunun için özellikle Havva ve Kadir'e sonsuz teşekkürlerimi borçluyum. Onlar farkında olmasa da bana 18 19 yılımın sahte olduğunu fark ettirdiler. Gerçek olan dostluklara, ilişkiler, sadakatler ve fedakarlıklar ile ilk kez tanışmışım. 

Tam bu noktada Havva instagramdan yazdı. Mutlu bir gözyaşı dökmüş bulundum bu ana denk gelmesi üstüne. Sabah da Kadir'le telefonda yaklaşık 1 saat konuştum. Somut açıdan bakıldığında daha sosyal, aktif, daha çok arkadaşımın olduğu dönem olmuştu. Ama dediğim gibi ilk kez bu kadar az yalnız hissediyorum. Biraz da mutluluk manifestosuna döndü bu yazı. Somut olarak bu mutluluğu hiçbir türlü delillendiremem. Ama soyut ve ruhani anlamda tarif edemeyeceğim kadar da huzurluyum. Önceden Receple çok yakındık. Belki hala en büyük fedakarlık yapacağım kişi odur. Belki değil kesinlikle hala odur. Receple sürekli kavga ederdik. Son zamanlarda da büyük ölçüde değişti Recep. Bu değişim onun hakkı. Çok kötü şeyler yaşadı ve çok büyük şeyler başardı. Onun arkadaşlığına layık olamadım. İstediği belli başlı kriterler vardı. Hiçbir zaman bunları karşılayacak kapasitede olmadım. Belki bu benim suçum değil ama onun yaptığı çok büyük bir fedakarlıktı. Gerçekten onu anlıyorum. Ama tek istediğim son seferinde bir bahane bulmuşcasına kontağını koparmasaydı benimle. Benimle sürekli görüşmek istememesini de sonuna kadar anlıyorum. Büyük ölçüde hak da veriyorum. Ama bu durum benim içimde bir yara yaratıyor. Onun bana olduğu kadar ona iyi bir arkadaş olamadım. Hakkını da hiçbir zaman ödeyemeyeceğim. Ve hiçbir kontak olmaması da bunun ihtimalini de koparıyor. Kendi isteği üzerine belli ki yanında olamayacağım onun. Buna izin vermeyecek. Ama tüm iyi niyetlerim onun için. Umarım her şeyin en iyisine, mutluluğun en yücesine sahip olur. O belki beni son dönemlerdeki değişikliğinden sonra küçük görecek, aşağılık görecek ki çoğu ölçüde öyleyim. Ve buna da hakkı var diyebilirim. Çünkü beni geliştirmek için çokca teşebbüsde ve emekte bulundu. Sonuçta emek verdi ve karşılık bekliyor. Ama dediğim gibi bunları karşılamış ve karşılayacak birisi hiçbir zaman olamadım. Bunda kişiliğimin, karakterimin, yetiştirilme tarzımın, yaşanılan travmaların çok büyük etkisi var. Hiçbir zaman emek vermedim. Bu beni onun gibi birisi için zararlı bir arkadaş yapar. Dediğim gibi bunu da anlıyorum. En azından tek istediğim arada bir ne durumda olduğunu bilmek. Hiçbir faydam olmasa bile yanında olmak için çabalamak isterdim. Ama düşüncelerim ve isteklerim sadece ben ve olmayan Allah arasında kalacak.

Recep'e en ufak bir kırgınlığım yok. Kendime karşı bir öfkem var. Çünkü onun yanımda olduğu kadar ben onun yanında olamadım. Onun verdiği arkadaşlığı ben ona veremedim. Böyle bir kapasitem olduğunu düşünmüyorum ama varsa bile Recep bunu sürekli denemesine rağmen bir sonuç gösteremedim. 

Özetle sevgili Recep; sen benim için var olsan da olmasan da çok önemli ve değerli bir yerde olacaksın. Kendine çok iyi bak. Her şeyin en iyisini gerçekten hak ediyorsun. Her şey için özür dilerim. Yanında olamadım...


Uzun süredir doğaçlama yazı yazmıyordum. Belki de ilk kez yazdım. Çünkü yazmadan önce genelde ilk paragrafı belirler öyle doğaçlama giderdim. Bu sefer tamamen doğaçlama oldu.


edit  04.09.2023

Sevgili Recep; yaklaşık son konuşmamız üzerinden 5 ay geçti. Umarım hayatında her şey olması gerektiği gibidir. Belki yeteri kadar zaman geçmedi her şeyin güzel olması için. Belki de her şey daha kötü oldu. Başına gelen her kötü şey için gerçekten üzgünüm. Hayatının kötü dönemlerinde yanında yeteri kadar olamadım, belki olmadım. Her iki olasılık için gerçekten üzgünüm. Farkındayım ki sana yeterince destek olamadım. Benim için yaptığın her şeyin farkındayım. Şu dünyada daha minnettar olacağım bir kişi daha olmayacak belki de senden başka. İyi ki senin gibi bir dosta sahip olmuşum. Bu fedakarlığının, dostluğunun hakkını veremediğim için gerçekten üzgünüm. Aklıma her geldiğinde, ki bu durum olması gerekenden fazla oluyor. Hep seni merak ettim. İstedim ki bilebileyim, seni dinleyebileyim, ve elimden ne gelirse sana vereyim. Benimle kopmak istemen konusunda sana hak veriyorum. Gerçekten de faydalı bir dost olamadım senin için. Belki sömürdüm, belki kullanmış gibi oldum bu fedakarlık olarak karşılığını veremediğim ilişkimizde. Kendin için en iyi, en doğru kararı vereceğinden en ufak bir şüphem olmadı şu ana kadar. Bu yüzden sana ulaşmaktan kaçındım. Faydasız olduğum gibi zarar verdiğimin de farkındayım. Bu kararına saygı duyuyorum. Ne durumda olduğunu bilemediğim her an acı çekiyorum. Sadece iyiliğini, mutluluğunu istiyorum. Bunu senden daha çok hak eden birisini henüz tanımadım ve kuvvetle muhtemel de tanıyamayacağım. Umarım kötü günler geçirmiyorsundur. Bunun üstesinden gelemeyeceğine dair bir şüphem yok. Bu blogu en çok görmesini istediğim kişi sensin. Belki hayat tekrar bizi kısa süre de olsa yan yana getirir. Belki tüm düşüncelerimi seninle paylaşırım. Benim de başımdan bir çok şey geçti. İyi olan kötü olan bazıları ikisi de olan. Şu kötü günleri aştıysam en büyük emek senindir. Bana kendimden daha fazla etkin olduğunu bilmeni isterdim. 

Belki iyi bir arkadaş olarak var olamayacağım. Ama büyük bir hayranın olacağım. Sen de her zaman benim idolüm olarak kalacaksın.

Dilerim ki mutlu ol Recep'im
Ben olmasam bile, hayat gülsün sana






 

30 Temmuz 2023 Pazar

Nerede Kalmıştık?

30 Temmuz 2023  06:08 

  Merhabalar, merhabalar efendim.  Bir süredir buralarda yoktum. Yuvarlasak neredeyse 2 ay olacak.Zaten seçim sonrasında çok boktan bir psikolojiye girmiştim. Büyük oranda negatif duygu durumlarını egale etmeyi başardım. Bunda değerli dostlarım Onur ve Ümit'in büyük payı var. Her ne kadar onlar buranın varlığından haberdar olmasa da. Son yazının üstünden sonra şahsımca önemli olan YKS sınavına girdim. Sınav sabahı olan annemle kavga etmem, kavga sonucu geçirdiğim köpürüklü sinir krizi, sınav öncesi bitirdiğim bir paket sigara, sınav anında biten suyum, yine sınav anında geçirdiğim öksürük krizim, yuvarlak yaka giydiğim ve beni boğan bir tişört ne kadar rahat hissettirebilirse o kadar rahat geçirdim YKS'nin ilk oturumu olan TYT'yi. Özetle TYT bok gibi geçti, eve geldim uyudum. Dillerle anlatılamayacak kadar büyük bir korku, dehşet içindeydim. Sonuçta bu sınavda başarının en önemli faktörü TYT idi. Geçen seneki sınavda en erken çıkış süresi olan 120 dakikayı 30 dakika beklemiştrim. Bu sene gerçek anlamda 165 dakika bana yetmedi. Çözmem gereken 5 10 soru daha vardı. Zaten okuduğum her şeyi anlamadığımı zannediyordum. Üstüne yapabileceğim önemli miktarda soruyu pas geçmek zorunda kalmıştım. Zaten yaşım biraz geçmiş düşüncesi beni yiyip bitirirken üstüne bu sene de olmazsa diye bir kaygı eklendi. Ertesi gün AYT'ye girdim. 7 sor civarı çözeceğimi düşünüyordum toplamda. 23 soru çözdüm. Beklediğimden çok daha iyi olmuştu AYT oturumu. Sınavın açıklanmasına 1 ay kalmıştı. Acı tatlı, iyi kötü bir şekilde geçti o 1 ay. İstediğim olmasa da beklediğimden çok daha iyi bir sıralama almıştım. Genel anlamda düşündüğümüzde elbette kötü bir başarı. Fakat işimi görüyordu. Özet geçmek gerekirse sevgili dostum; FİLOZOF OLUYORUM! 

  Şimdi diyeceksin filozof ne alaka amk diye. Kardeşim felsefe okuyan filozof olmuyor mu amk?.Tıp okuyan doktor oluyor, mühendislik okuyan mühendis, hiçbir şey okumayan da cumhurbaşkanı olmuyor mu?. O zaman felsefe okuyan da filozof olur. Bu kadar basit. Tartışmaya kapalı. Gerçi felsefe diyorum da sosyoloji yazacağım. Hem daha ilgimi çekiyor hem daha iyi bir bölüm. Sınav mevzusu şimdilik böyle başka bir değinmek istediğim konu var.

   

   Malum blogun aktif oldugu süreyi esas alırsak bayağı bir süredir buralarda yokum. oblomov.net domainini satın aldım. Çok havalı oldu. Ara sıra ilgimi çeken domainlere zaten bakardım. Bunu yapan fazlaca kişi varmış. İstatislik sayfasını aşağıya bırakıyorum ne kadar fazla oldugunu siz tahmin edin.


Bu sadece son 30 günün istatistiği. Yaklaşık 2 ay önce alınmış bir domainden bahsediyoruz. Son bir ayda Türkiye'den sadece 10 kere giriş yapılmış. Bugün kendi girdiklerimi çıkartarak elde ettiğim sonuca göre. Garip bir şey. Tüm dünya kazara da olsa emek verdiğin, mahremiyetinin en derin noktasına girmiş. Gerçekten garip. 

 

Aslında 2 ay içinde yazı yazabilmek için hiç olmadığı kadar zamanım vardı. Fazlaca gezdim, tozdum yeni şeyler gördüm. Fakat yazasım yoktu. Öte yandan neyi yazacağım, nasıl yazacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Normalde yazı yazmak her zaman içime doğar. Planlı olan hiçbir şey yazmadım. Bir konu kafamı kurcalıyor, düşünüyorum, yine düşünüyorum. Kendi içimde tartışıyorum. Bu tarz aşamalardan geçtikten sonra gecenin bir vakti yazıyım deyip kahvemi yapıp başlıyorum yazmaya. Bu süreçte gerçekten böyle bir şey olmadı. Ne bir istek geldi ne bir düşünce. Düşünce geldiyse bile hatırlamıyorum. Buna eminim. Ve şu anda da bu sorunu yaşıyorum. Ne yazacağımı bilemiyorum. Önceden kendime, duvara ve belki de  çok az sayıda olan arkadaşıma anlatmak için yazıyordum buraya. Şimdi ne oldu da bu istek, heves, arzu kayboldu? Gerçeken anlayamıyorum şu an kendimi. Nasıl yazmışım sayfa sayfa, paragraf paragraf. Nereden gelmiş bu istek? 


Aslında bu yazı da basit bir durum güncellemesinden başka bir şey olmadı. Ne bir düşüncemi yazdım ne bir hissimi ne de bir duygumu.  Galiba fazla boşladığımı fark edip tamamen bırakmaktan korktum ki hiçbir anlamı olmayan ve olmayacak olan bu yazıya başladım. Galiba bu blogun konseptini değiştirmem lazım. Kategorize etme yoluyla. Otu boku, yaşadığım somut olayları ayrı bir kategori, düşünce, felsefe türü yazıları ayrı kategorize etmem lazım. Şu ana kadarki yazılara bakınca bu yazı hem sahte, hem yetersiz, hem de kifayetsiz kalıyor gibi hissediyorum. Ve şimdi fark ettim ki en ama en büyük eksiklik galiba duygu. Duygusuz bir yazı gibi. Sanırım artık sorunlar kafamda büyümeden ya unutuyorum ya da çözüyorum. Hangisi emin değilim. Önceki yazılarımı yazdığım zamanlarda korkunç ve dehşet verici bir yalnızlık içerisindeydim. Bundan rahatsız değildim, fakat tercih ettiğim bir şey de değildi. Son 1.5 2 ay içerisinde fazlaca dışarı çıktım. Galiba yazacak bir şeyimin olmamasının sebebi bu olabilir. Sonuçta hem düşünmeye fırsat bulamıyorum hem de düşüneceğim bir şeyin oluşmasına imkan vermiyorum. Bu şu an için sadece kendime uydurduğum bir teoriden ibaret. Son aylarım bir uyuşturucu bağımlısının ilk başlangıç anı gibi. Geniş zamanı gerçek ben olarak esas alırsak. Kendimi en özgün hissettiğim, bir fark ortaya koyduğumu düşündüğüm en temel nokta olan bu blogu savsakladım. Bir uyuşturucu bağımlısının sorumluluklarını bırakması gibi. Belki de betimlediğim uyuşturucuyu değil de bir ilaç alıyorumdur. Bu da olabilir. Belki normal olan budur. Buna da emin olamıyorum.

 

Özetle bir süredir planladığım kontrol altında olan bir depresyon sürecine girme isteğim var. Bunu yapmam lazım. Çünkü özümden kopmak üzere olduğumu hissediyorum. Ben öyle sanattan anlayan, iyi konuşan, herhangi bir vasfı olan birisi değilim. Ya para biriktir ya insan tarzı sözler için de son derece vasat bir sosyal profilim var. Burası var olmak zorunda. Burası benim varlığımın tek kanıtı. Bu dünyaya bırakabileceğim tek şey. Önceki yazılarımın içeriğini, konusunu, anlatış biçimini gibi ögeleri nasıl oluşturdum gerçekten bilmiyorum. Ne hatırlıyorum ne de anlıyorum. Kendimi tekrar tanımak için eski yazıların tamamını okuyup bir çıkarım yapmaya çalışacağım. 


Son paragraf olarak ise uzatmadan değinmem gereken şeylere ve de önümdeki günlerde yapmam, başlamam gerektiğini düşündüğüm şeylere değineceğim.

Havva'yı çok ihmal ettim. Aramızdaki kontağı güçlendirmem lazım. Her ne kadar instadan zor da olsa bir şekilde halledilmesi lazım. Onun dostluğunu kaybetmek istemiyorum. 2 kişiye okutuğum ve okumadığım kutsal kitap Oblomov'u okumam lazım. Bir süre evde takılmam lazım çünkü öbür kişiliklerimi de rahat ettirmem zaruri. Az buçuk tyt çalışmam lazım sosyolojinin ikinci senesinde ingilizce öğretmenliği kazanmak için. Kadir'le çok afilli, ciddili bir toplantı yapmam lazım. Bu blogun gizliliğini sürdürmem lazım. PallMall tayfa bir blogun var olduğundan haberdar. Yazıyorum öyle arada tarzı söyledim. Fakat hiçbirisi buranın adresini bilmiyor. Bilmemeliler de. Bu blog bir gün herkese açılacak. Fakat o gün bu gün değil. Hayalimdeki öğretmen profiline eriştiğimde kendim paylaşmak istiyorum. Onun dışında eğer ölürsem de lütfen siz paylaşın sevgili dostlarım Havva ve Kadir.



Kendinize iyi bakın...