24 Nisan 2023 Pazartesi

Tanımlama

 

                                TANIMLAMA



  Galiba burada bir şeyler yazmak öyle çakma word olan ''WordPad'' de yazmaya benzemeyecek. İşin bir neticesinde her an ulaşilabilecek bir kaynak üzerinde yayınlanacak. Elbette ben burayı bahsettiğim, paylaştığım sürece. Şu an bu yazılarımın varlığının süresini ya da teminatını bilemiyorum. Kendimle biraz konuşmak istiyorum müsaadeniz ile.


    Galiba artık baş başa değiliz sevgili ben. Sonuç itibari ile artık erişilebilirliğin olabileceği, beğenilme, fark edilme, dikkat çekme ve önemsenme gibi duygular da işin içine girme ihtimali taşıyor. Sonuçta artık aramızda özel bir bağ kalmadı. Umarım bu yola girmeyiz. Keza bu duygular pek çok insan için bir ihtiyaç olmuş vaziyette. Elbette senin de benim de bu isteklere ihtiyacımız oluyordur. Olmama ihtimali pek yoktur bence. Pek çok insan bu ihtiyaçlar doğrultusunda kendisini geliştiriyor, değiştiriyor, evriltiyor. Bu artık insanlığın bir normu olmuş vaziyette ve asla da yargılamıyorum. Fakat modern insan bunu binlerce yıldır, evrim süreci v.s faktörleri göz önünde bulundurursak doğada ve insan hayatında olan bir şey. Bu kadar alıştığımız, uyguladığımız, ihtiyaç duyduğumuz bu unsurları pek çoğumuz kabul etmiyoruz. 

   Hiç çevreni, kendini ve tanık olduğun herhangi bir insan aktivitesini analiz etmeyi denedin mi? Elbette denedin ben senim işin neticesinde. Gerçekten de insanlar kendini kandırmak konusunda çok başarılı canlılar değiller mi? İş hayatında, eğitim hayatında, sosyal hayatında insanlar her zaman kendisini tanımlama, belirtme ve belirttiği şekilde kabul ettirme gayreti içerisinde. Bu duruma fazlasıyla örnek verilebilir. Bu örneklerin en basit hali ''Şundan nefret ederim'', ''Şunu çok severim'' gibi ifadelerdir. Kabul et bunu sen de yapıyorsundur. Burada kendini betimlediğin şekilde kabul ettirmeye çalışıyorsun içten içe. O kadar normalleştirmiş durumdayiz ki bu durumu kendimizi birazcık sorgulasak amacımızın kötü olduğunu düşüneceğiz. Gerçekten kendimizi tanımlarken ve inatla ifade edip insanlara kendimizi kendi beyanımızla kabul ettirme amacımız ne olabilir. Zannediyorum ki bu kapı başta bahsetiğim isteklerimizi ihtiyaç haline getirmemizden kaynaklı. Hiç merak etmeden, onaylamadan, karşı taraf sanki sormuş ya da merak ediyormuş gibi kendimizi ifade ediyoruz. Bu duygularımızın zayıf noktalarından birisi olsa gerek. Benim sorunum bu durumun varlığı değil. Bunu kabul edemeyişimiz. Kabul edememenin ötesinde ise birisi bunu söylediğinde sanki küfür, hakaret edilmişcesine tepki göstermemiz. Çünkü yüzleşmek istemiyoruz. Bu kadar basit. 

 Bir dönem günlük tutmuştum. Bu günlüğü tutarkenki önceliğim yine kendim değildi. İlerde çocuklarım okuyabilirdi, sevdiklerim, dostlarım ve niceleri. Belki onları buraya eklerim. Fakat emin değilim. Biraz fazla özele kaçabilir. Demek istediğim kendimiz için yapılabilecek eylemlerden en tepe noktadaki bir aktivite olan günlük tutmak bile aslında başkaları içindi benim özelimde. Çünkü ben kendimi ifade etmek ve tanıtmak için bu yolları uygun görmedim. Çünkü bu herkesin olduğu kadar benim de bir zayıflığım. Şahsi kanaatimce bu konuda tek farkım sadece farkında olmam. Kaldı ki farkında olabilen herhangi birisi kendini ifade ederken örneklediğim noktalara başvurmaz. Bu sadece beyan ile de sınırlı değil. Sosyal hayatın ve hatta iş hayatının bir gerekliliği hatta zorunluluğu haline gelmiş. İnstagram, Twitter ve niceleri. Bu sosyal medyaya yansıyan kendimizi kabul ettirme eylemine ben de katıldım. Çünkü sosyal bir varlığız kendimizin doğruları ve alışkanlıklarını hemen silip, yok edip uyum sağlamamız gereken ortama adapte olabiliyoruz ve oluyoruz da. Ve bu adaptasyona çoğu zaman bir zorunluluk ihtiyaç olmadan adapte oluyoruz. Çünkü bunu istiyoruz onlar gibi olmak istiyoruz. Fotoğraflar paylaşıyoruz, storyler çekiyoruz, snapler atıyoruz, Twitter'da düşüncelerimizi ifade ediyoruz. Sanki kendimizi ifade etmemiz için böyle bir şeye ihtiyacımız varmış gibi, sanki birileri sormuş, merak etmiş de lütufda bulunup isteklerini, meraklarını gidermişiz gibi. Ya da kendimizi toplum uzmanı, analisti gibi görüp burada blog açıyoruz. Onlar kadar ben de bu batağın içindeyim aslında. Burada bununla mücadele verdiğimi zannediyorum galiba. Ben de çok net bir şekilde çözemedim bu durumu henüz.


 Çevremdeki insanlar benim hakkımda çok bir bilgiye sahip mi? Açık söylemek gerekirse zannetmiyorum. Fakat kendi kanaatimce ben bilmem gerekenden fazlasını biliyorum. Bu durum beni gerçekten rahatsız ediyor. İnsanların benim hakkındaki bilgilerinin kısıtlı olduğunu düşündüğümden değil. İnsanların neden kendilerini bana anlattığından, kendilerini ifade ettiğinden kaynaklı bir durum. Sonuçta insanı en iyi kendisi bilmeli. Başkaları değil. İnsanlara tanıttığımız ''Biz'' sürekli değişiyor. Ve bir kişilik erozyonuna uğruyoruz, farkında değiliz. Kendimizi konumlandıramadık, bir kalıba sokamadık. Onun yerine su mishali girdiğimiz kabın şeklini alıyoruz. Kimseyi bizi olduğumuz şekilde kabul etmesini istemiyoruz. Onların istediği kalıba kendimizi zorluyoruz. Bunu ben de yaptım, şu anki arkadaş grubumun bir bölümüne erişmem için de bu bir gereklilikti ne yazık ki. Bu bende bir kaybetmişlik, mağduriyet duygusu uyandırıyor. Her zaman anlamsız bulduğum sosyal medyayı, boş boş kendini tanımlama eylemlerine girişmeseydim sahip olduğum sosyal unsurlar olmayacaktı. Toplumda bunun bir zorunluluk haline gelmesi gerçekten korkutucu. Öte yandan sadece toplum tarafından değil, tepedekiler yani muhtaç olduğumuz ögelerin sahipleri de bizi buna muhtaç ediyor. En basit örneği haberleri okumak, dinlemek. Ortalama bir haber sitesinde 2 saniyede ulaşabileceğiniz bir habere dakikalarca reklam izleyerek, alakasız yazıları okuyarak ulaşabiliyorsunuz. Bu da sizi 2. kaynak olan sosyal medya haberlerine yönlendiriyor. Buna itiliyoruz, mecbur bırakılıyoruz açıkcası. Kendi kanaatlerim bu düşüncelerden oluşmaktadır. Kendimizi tanımlama olarak kısaltabileceğim bu eylemi artık içine bulaştığım sosyal medya aracılığıyla yapmak istemiyorum. Burada değinmek istediğim bir nokta var. Asla ve asla bir insan sosyal medya kullanmamalı demiyorum. Fakat kullanma amacını ve şeklini kabul etmeli. Mesela ben bu bloga emek verdim, büyüttüm, güzelleştirdim diyelim. Elbette ben bunların canım sıkılınca bir tek ben gireyim diye yapmadım. Bir aşamadan sonra paylaşabilirim.


Burada topluma bakış açımdan da öte kendimle ilgili olan bir mücadeleye değinmek istedim.Keza bu eylemleri gözlemlediklerimin 1/10 kadarı bile olmasa ben de yaptım. Ve yaptığımı sorguladığımda kendimin zayıflığıyla yüzleştim. İnsanım, zayıflığım olacak. Fakat bana onunla yaşarken mutlu olabileceğim, kendimi sorgulamayacağım bir kusur, zayıflık lazım. Kendimi yerli yersiz, gereksizce tanımladığım, içten içe kabul ettirmeye çalıştığım oldu. Bunu bırakmak bir sorun değil. Çünkü bir söz var. ''Söz uçar yazı kalır.'' Yazı boyutu olarak ise kendimi tanımladığım sosyal medya boyutu var. Sonrası için artık kendimi kabul ettirmek, tanımlamak, pazarlamak yerine; yaptığım,uğraştığım, hobi.vb gibi şeyler için kullanmak istiyorum. 

Benden şimdilik bu kadar hadi eyW. o7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder