15 Eylül 2023 Cuma

titled**

 bu sefer öyle salak saçma mütevazi, soğukkanlı ya da korkak olmayacağım. sırılsıklam aşığım. belki bunu dile getirmek, kabul etmek, tekrar anlamak için gerçekten boktan bir zaman ama öyle. salı gününden beri cehennemi yaşıyorum. 

çok daha kötü günlerim oldu ama hiçbirisi bu kadar acı vermedi. salı günü öğlen yediğim yarım tabak patatesten beri hiçbir şey yemedim. midem almıyor deneyesim bile gelmedi. 

en son kafayı yeme derecesinde onun bloguna bakıp, kendi blogumun istatistiklerini yeniliyordum. o sıra okuduğum yazısından sonra ya o yazıyı silerse diye cesaret edemedim internete erişmeye. 

kendi blogumun istatistiklerini deli gibi kontrol ettiğim zamanlarda türkiye'den hiç giriş görmemiştim. 

korktum, o yazıyı silerse geriye hiçbir şey kalmaz diye. yazılarımı görmeme ihtimalinden korktum, cesaret edemedim interneti açmaya. yatağa çekildim, havalar soğudu, yorganı çıkarttım. yattım. sadece yattım.

Salı akşamından beri yatağımda yatıyorum, deliriyorum, ağlıyorum. en sonunda elime geçen kalemle yattığım yerleri çizmeye başladım. hatta birisi çetele tutmaya benzedi. bugün 3. çiziği attım. evin gizli yerlerine sözlerimizi yazdım. aklıma geldikçe fenalaşıyodum, yazmak istedim kolonlara, mermer kenarlarına v.s

hiçbir zaman geçmeyecek galiba içimdeki özlem, kurumayacak aşkım. bilmiyorum eğer o istemezse beni, bir daha onu, onun gibi birisini bulabilir miyim. onun gibi birisini bile bulmak da istemediğimi fark ettim yatakta geçirdiğim 3 gece ardından. 

tabletten 3 şarkılık bir playlist yapıp loopa aldım. 3 günüdr 7/24 sadece bunu dinliyorum. aşağıya koyarım. 

hala bir fikrim yok blogu tekrar sildi mi? ya da blogumdaki istatislikler yine mi boş? bunun korkusundan hiçbir şey yapmadım son blogumu yazdıktan sonra. bu yazıyı yazarken hala kontrol etmedim. 

evdeki boş bir odadaki yatağa çökmüştüm. sağolsun annem biraz farkında olsa gerek sigara almak için çıkmama gerek kalmadı. kabuslar gördüm, hem de hiç öncekilere benzemeyen. bildiğin jumpscarelar yedim rüyamda. 

peki nereden geldi bu cesaret de buraya gelip tekrar yazı yazdım. içim çok dolu. hiçbir insana bu kadar bağlı olacağımı zannetmemiştim. nasıl öyle soğukkanlı yazmışım anlamıyorum şu önceki blog yazısını. 

kafayı yeme derecesine geldim, oturup onun en sevdiğim resmini çizdim. bir çizer için sanatsal açıdan mide bulandırıcıdır belki ama yatağımdan kalkıp saatlerimi o resime vermemi sağladı. Ve ben bayağı bi sevdim. 

kalbimin kolay kolay bu eksikliği sindiremeyeceğini anladım. her yerde onu arıyorum. geçmiş değil bugün gibi hala yaşıyorum seni. 

şu an en ufak bir fikrim yok onun ne hissettiği, istediği, düşündüğü hakkında. tamamen benden vazgeçmiş olsa bile en azından beni o bir günlük halimle hatırlamasını, tanımasını istemiyorum. 

bütün bunların dışında benzer süreçten geçiyoruz. ilk defa hayatımda bu kadar kapandım. en içime kapandığım dönemlerde bile en azından kalkıp kafamı film, dizi, oyun gibi şeylerle oyalayabiliyordum. bu sefer yataktan kalkmamak için su içmemeye başladım. garip bir şekilde içimi daha rahat hissettirdi. öyle de devam edebilir. 

hala cesaret edemiyorum bloguna bakmaya, buranın istatisliklerine bakmaya. ya o son yazısını silmişse? ya da elveda niteliğinde bir şey yazmışsa? 

galiba bugün de bakamayacağım. şu kadar emin, umutlu, ve ona hislerimden kararlı olduğum bir an sonrasında olası bir riski kaldıramayabilirim. galiba sabah bakıcam.

aldığım kararın hala arkasındayım. o normale dönene kadar ben de normale dönmeyeceğim. hayatında olayım ya da olmayayım, hiç fark etmez. o beni sevmeyecek olsa bile uzunca bir süre tek sevdiğim olacak. 

kaybetmenin getirdiği bir şey mi bilmiyorum ama ömrüm boyunca bir daha hiçbir kadına his duymayacakmışım gibi geliyor. galiba platonik oldum. olsun buna emin olmam bile şu yataktan kaldırdı beni şu yazıyı yazmak için. 

öte yandan kendimden nefret etme, tavana bakarak saatler geçirme  gibi artık bu sürecin değişmez hususları da devam ediyor. hayatımda gördüğüm en güzel değeri sahibine sorgulattım. sanki lanet bulaşacak da bir daha olmayacak inancındayım. 

edit: halaasigim

edit2: uyku tutmadı baktım bloga. içime su serpildi, çok güçlü gördüm onu. panik yapıp son cümleye ilk  baktığımda bi hoş oldum. 

keşke bazı şeyleri rica etmeye hakkım, yüzüm olsa da toparlasak her şeyi. sadece beklemek zorundayım galiba. 

bilmiyorum ama hiçbir şey ondan haber alamadıgım 12-16 saat kadar kötü olamaz. hesaplarını, blogunu kapatıp gittiğindeki ruh halimi anlatamam. işin bi yerinde ben de benzerini yaşatmışım ona. sonradan dank etti. bolca düşünme fırsatı bulabildim.

 anlaşılacak haklı bir yanım var mı bilmiyorum ama onu çok iyi anladıgım, hissettiğim, tanıdığım ve sevdiğim bir süreç oldu bu. keşke bunları daha önce edinebilseydim.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder